Ana içeriğe atla

GALATASARAY - OFK BELGRAD

Yeni bir sezon yine sancılarıyla başladı. Yaklaşık 2001 yılından beri Galatasaray'da klasikleşmiş olan yabancısız ve bol sakatlı sezon başlangıçlarına yeni birisi daha eklendi. Bu maçtaki kadroya en az kaleci dahil 5 oyuncunun gireceğini düşünürek mutluluk tablosu çizip içimizi rahatlatabiliriz hatta bu takıma Frank Rijkaard'ın istediği transferler yapılmadı diyerek teknik direktörü haklı da çıkarabiliriz ama ben artık bardağın dolu tarafına bakmaktan çok sıkıldım. O yüzden ben bugün böyle yapmayacağım. Çünkü artık 1 senedir bu takımla birlikte olan, dünya markası Frank Rijkaard'ın bu takıma gözle görülür birşeyler katmasını istiyorum. Frank Rijkaard'ın en büyük sorunu kendisini veya taktiğini değiştirememe ve elinde ki malzemenin ne olduğunu anlayamamasıdır. Rijkaard'ın anlayamadığı olay Türk futbolcuların 4-3-3 taktiğini oynayacak teknik ve fiziki kapasitede olmadıkları, işin kötüsü de ömür boyunca da olamayacaklarıdır. Türk futbolcular altyapılarında düzgün taktik bilgisi almadıkları gibi, maç içinde değişik varyasyon veya pozisyonlarda oynamayı kesinlikle düşündürecek bir eğitim almamışlardır. Çocukluklarından beri 4-4-2 taktiğinde oynayıp, takımlarında bulunan bir 10 numaraya topu vermişler ve şapkadan cin çıkmasını beklemişlerdir. Halbuki 4-3-3 taktiği hem hızlı hem de kompakt oyunu gerektirir, neredeyse her oyuncunun birbiriyle değeri aynıdır. Frank Rijkaard'ın Türk oyunculara 4-3-3 oynatması, "3 ayda ingilizce öğretiyoruz" kurslarına benzemektedir. O insanlar ne kadar ingilizce konuşursa, bizim oyuncularımız da o kadar 4-3-3 taktiğinde oynarlar. Bana kalırsa burada hata, sürekli televizyonlara ve gazetelere çıkıp "Türk antrenörlerin önü açılmalı" diyen Türk teknik direktörlerdir. Çünkü Galatasaray gibi bir takımda bile oynayan Türk oyuncular gelen pası kontrol edemiyorsa, tek pası beceremiyorsa, karşı takımın degajlarında Türk defanslar oyuncuları topu yerde sektirip sonra hamle yapıyorsa, bunun tek suçlusu altyapı antrenörleridir. Yine de Frank Rijkaard döneminin başından beri Sabri hariç hiçbir oyuncuda gelişme görmemek çok üzüntü verici.

Oyuncu oyuncu bakarsak:
• Yabancı kontenjanı yüzünden defansın göbeğinde Neill'ın yanında bir Türk oyuncu oynatılmak zorunda. Çünkü açıkta kalan bir yabancı hakkı ya orta sahada ya da kalede kullanılmalı. Bu yüzden Servet oynamak zorunda. Ama dünkü Servet bu oyunuyla Gökhan Zan'ı bile kesemez. OFK Belgrad'ın vasat forveti bile her topu aldı. Ailen form tutup, oynamayınca çemkirdiği teknik direktörüne kendisini göstermesi gerekiyor.
Ayhan, Mustafa Sarp ve Barış'tan herhangi birini bile ilk onbirde görünce zaten yeterince bizi sıkıntı basarken, üçü bir arada oynadı. Bu üçlü yerine Musa, Cumhur ve Emre Çolak oynasa hepimiz çok daha mutlu olurdu. En azından hata yapsalar bile tribünde homurdanmalar olmazdı.
Aykut'a hep olumlu bakmaya çalıştım. Konuşmalarını ve duruşunu hep Galatasaray'a yakıştırdım ama olmadı ve olmuyor. Yediği gollerle ilgili bir sorunum yok, sorunum çizgiyi yapışması ve kendine güvensizliği. Bir kaleci deli denilecek kadar özgüveni yoksa kalecilik yapamaz. Benim Ondan da ümidim yok ama artık Ufuk denensin. Olmuyorsa da iyi bir yabancı kaleci bulunsun.

Galatasaray'da başlı başına bir orta saha problemi var. Topu 3. bölgeye geçirebilecek, iyi bir Cana'nın yanında oynayacak adamı yok. Türk halkındaki forvet ve 10 numara hastalığından dolayı, o bölgenin önemi daha yeni yeni anlaşılabiliyor. Defansla, ofansif oyuncularının bağlantısını kuracak bir adam alınmadığı sürece Galatasaray için şampiyonluk adaylığından söz etmek mantık dışı olacaktır. "İyi bir transfer yapılacağından veya takımda gidişatın düzeleceğinden ümidin var mı?" derseniz, ne yazık ki cevabım hayır olacaktır.

Aklımda maçtan güzel ne kaldığını soracak olursanız, aklıma ilk gelen kişi Arda. Arda'nın her geçen gün kendini geliştirmesi ve tekrar mutlu olması beni de çok mutlu etti. Ayrıca Harry Kewell'ı yeniden Ali Sami Yen'de görmenin zevki paha biçilemez gerçekten. Değişik bir bağ oluştu artık, sırf Harry Kewell'ı nikah şahidim yapabilmek için bile erken evlenmeyi düşünebilirim.

Ayrıca artık tüm Türk halkı olarak anlamalıyız ki Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş avrupanın en büyük takımları arasında değildir. Hatta Lyon, Tottenham veya Porto kalibresinde de değildir. Biz kendimizi Barcelona, Liverpool ve Bayern Munich ayarında zannettiğimiz sürece acımız daha büyük olacaktır.

Son söz olarak dün anladım ki benim için tatil yazlık yerlere gidip denize girmek değilmiş. Benim için tatil Galatasaray'ın maç yapmadığı sezon aralarıymış.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TT ARENA KOMBİNE BEDELLERİ

Alın size 1,5 Senelik satılacak kombine biletleri fiyatları. Satışa başlangıç tarihi yüksek ihtimalle 20 Eylül.

OLMUYOR İSTESEM DE

Kafamda binbir soru. Hatayı arıyorum, bir sürü. Çözüm veya çözüm yaratacak insan arıyorum, şu an itibariyle sıfır. Ne olacak, işler nasıl düzelecek bilemiyorum. Yönetimi düşünüyorum, başım ağrıyor; Futbolcuları düşünüyorum, kalbim ağrıyor. Teknik kadro'nun da suçu en az onlar kadar. Bölge bölge, isim isim bakıyorum heryerde çatlaklar var : • Aklım ermiyor Galatasaray'ın kalesinin Aykut 'a teslim edildiğine. Yan topları zayıf, zamanlaması zayıf, arkadaşlarıyla iletişimi zayıf. Kendine güvenmiyor, arkadaşları ona güvenmiyor. Artık her geçen gün daha kötüye gidiyor, yazık oluyor hem Galatasaray'a, hem Aykut 'a. Aykut 3 sene öncesinde yaptığı kaleciliğin yarısını yapamıyor. Zaman geçiyor ve yine bir sezon daha kayıp olmaya doğru gidiyor. • Galatasaray'ın bekleri geliyor aklıma, iyice sıkıntı basıyor. Düşünüyorum, Sebastian Perez 'den sonra bu takıma bek gelmemiş. Geçen sezon takımın bünyesinde 3 sol bek ( Hakan Balta, Volkan, Alpaslan ) varken sezon başında ik...

RAUL GONZALEZ KARAKTERİ

Real Madrid'de 1994'te başladığı profesyonel futbolculuk kariyerini, bugüne kadar aynı kulüpte sürdüren, istatistiklere göre dünyanın en büyük golcülerinden biri olan 32 yaşındaki Raul, kaptan olmanın yaşla veya kıdemle olmayacağını, hatta kaptan doğulacağını verdiği röportajda herkese gösterdi. Bu sezon La Liga'da 7, Şampiyonlar Ligi'nde de 3 maçta ilk 11'de forma giyebilen Raul ''3 aydır az oynuyorum ve bugünlerin geleceği belliydi. Geçen hafta sonu Riazor'daki Deportivo maçında birkaç dakika oynayabildiğim için memnunum . 17 yaşından beri çok açık bir kariyerim var. Bu zamana kadar yaptıklarımdan gururlu ve memnunum. Yedekte oturmama çok da önem vermemek gerek. Teknik direktör ile çok iyi ilişkim var ve görevimi ve rolümü biliyorum .'' diye açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar okuyunca ister istemez aklıma ilk olarak Hakan Şükür geliyor. Türk futbolunun en önemli yıldızıyken Fatih Terim'le yaptığı araba kavgası, Ersun Yanal'la yaptığı...