Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

gerçekten buralARDAmıyız????

Çoğunuz biliyorsunuzdur bu çocuğu ne kadar sevdiğimi. Oğlumun adı bile Arda olacaktır çok büyük ihtimalle. Sırf Arda'yı değil altyapıdan çıkan bütün çocukları, Sabrisini, Aydın'ını, Mehmet Güven'ini, Ferhat'tını çok seviyorum, başka takıma gidenleri hala takip ediyorum bir baba yüreğiyle. Onlar evden uçtu diye onları evlatlıktan reddetmem. Sanki hepsini ben kendi ellerimle yazdırdım Galatasaray'ın altyapısına, sanki ben büyüttüm onları. Çocukların arasında ayrım olmaz ama Arda çok başka. Onun ayrı bir yeri var kalbimde. Bu çocuk akıllı, komik. Öbürküler gibi Türkçe konuşurken zorlanmıyor, ifade sıkıntısı çekmiyor, söylemek istediklerini korkmadan söylüyor. Ama kimse bu çocuğun değerini bilmiyor. Şerefsiz basını ve rakip takımları (ki dünü olaydan sonra bütün rakip takımların taraftarları Arda'ya destek veriyor) geçtim, kendi taraftarı ve yönetimi de bu çocuğun değerini anlamıyor. Babalık yapması gereken yönetim, gerekli açıklamayı anca Arda yaptıktan sonra yapıy

TT ARENA KOMBİNE BEDELLERİ

Alın size 1,5 Senelik satılacak kombine biletleri fiyatları. Satışa başlangıç tarihi yüksek ihtimalle 20 Eylül.

JOVANOVIC YALANI

30.08.2010 günü Galatasaray'ın resmi internet sitesinden yapılan açıklama :" Zorunlu Açıklama Bu akşam saatlerinde internet sitelerinde yer alan bazı haberlerde kulübümüzle kontrat imzalamak üzere İstanbul’a geldiği iddia edilen Branislav Jovanoviç ’le bu sezonla ilgili olarak herhangi bir transfer görüşmemiz olmadığı gibi söz konusu futbolcuyla kontrat imzalayacağımız yönündeki haberler de gerçeği yansıtmamaktadır. Spor kamuoyunun bilgisine sunulur. Galatasaray Spor Kulübü" Şimdi de 02.09.2010'da Adnan Polat 'ın NTVSPOR'da yaptığı açıklama: " Biz Belgrad'a gittiğimizde, Prekazi bana bu oyuncunun kasedini verdi. Ben de bunu teknik heyete verdim izlediler. Rijkaard bana "Bu iyi bir futbolcu fakat, son 4 senede 30 maç oynamış, bunun nedenini bulmamız lazım. 24 yaşındaki iyi bir futbolcu ancak sezon başına 7-8 maç oynamış. Bu çok düşük bir rakam." dedi. Biz tabii transfer yoğunluğundan Prekazi 'yi davet edemedik. Sonra telefonla konuş

ZVJEZDAN MISIMOVIC

En sonunda yazarları ikiledik. İşte eski gazeteci, Türkiye'nin ilk bahis yazarı ve daha önemlisi çocukluk arkadaşım Selim Suner 'in ilk yazısı: Almanya'nın Münih kentinde doğan, ailesinin kökeni Bosna Hersek'in Sırp ağırlıklı bölgesi (aynı zamanda Sırp Cumhuriyeti sınırları içindeki...) Bosanska Gradiska olan bu futbolcunun eşi ise Makedon (Skoplje'li). Tanıdık bir isim Elvir Baljic tarafından Bosna Hersek futbolu için ne kadar önemli olduğu, vakti zamanında "Misimovic, Susic kadar kaliteli" cümlesiyle özetlendi. Bilmeyenler için hatırlatalım, Safet Susic, ülke tarihinin en önemli 2. futbolcusudur (Asim Ferhatovic'ten sonra) ve Bosna'da efsanedir. Ne kadar kilit bir oyuncu olduğuyla ilgili bir başka demeç de milli takımdaki eski hocası Miroslav Blazevic'ten gelmişti: "Misimovic, takım için benden daha önemli." Blazevic bu demeci, Misimovic'le yaşadığı polemiklerin ardından istifa ederken vermişti. Gerçi istifa kararının ana sebeb

OLMUYOR İSTESEM DE

Kafamda binbir soru. Hatayı arıyorum, bir sürü. Çözüm veya çözüm yaratacak insan arıyorum, şu an itibariyle sıfır. Ne olacak, işler nasıl düzelecek bilemiyorum. Yönetimi düşünüyorum, başım ağrıyor; Futbolcuları düşünüyorum, kalbim ağrıyor. Teknik kadro'nun da suçu en az onlar kadar. Bölge bölge, isim isim bakıyorum heryerde çatlaklar var : • Aklım ermiyor Galatasaray'ın kalesinin Aykut 'a teslim edildiğine. Yan topları zayıf, zamanlaması zayıf, arkadaşlarıyla iletişimi zayıf. Kendine güvenmiyor, arkadaşları ona güvenmiyor. Artık her geçen gün daha kötüye gidiyor, yazık oluyor hem Galatasaray'a, hem Aykut 'a. Aykut 3 sene öncesinde yaptığı kaleciliğin yarısını yapamıyor. Zaman geçiyor ve yine bir sezon daha kayıp olmaya doğru gidiyor. • Galatasaray'ın bekleri geliyor aklıma, iyice sıkıntı basıyor. Düşünüyorum, Sebastian Perez 'den sonra bu takıma bek gelmemiş. Geçen sezon takımın bünyesinde 3 sol bek ( Hakan Balta, Volkan, Alpaslan ) varken sezon başında ik

ÇANA ÇIKMAZI

Ülkemizde benim gibi menajerlik oyunu hastalarının deyimiyle DMC yani defansif orta sahalar, takımlarının can damarı olmasına rağmen sevilmezler. Çünkü bizim ülkemizde, futbol kültürü olmadığı, hatta çoğunluğun futbolu sevmemesinden dolayı maçlarda sadece topun olduğu yere bakılır. Tek pas yapan İliç gibi adamları, topsuz oyunda dünyada ilk 10'a koyacağınız Linderoth gibi oyuncuları sevilmez, emeklerine saygı gösterilmez.. Ülkemizde sirk maymunları sevilir, maçlarda rakip uzaktayken topu sektiren Lincoln gibiler veya Kader Keita gibi takım oyunu yerine 5 kişinin arasına girenler sevilir, onların adına şarkılar söylenir. Bunun sebebi çok temeldedir, tamamen altyapı eksikliğidir. Türkiye'de ekonomik ve politik sebeplerden ve vizyonsuzluktan dolayı spor altyapısı gibi birşeyden bahsedmeyiz. Mahallelerimizde futbol sahaları gibi birşey olmadığından çoğumuz futbolu arabalar arasında ara sokaklarda öğrendik. Dar ve kısa sokaklarda öğrenilen futbol sonucu, Türkiye'de futbol oyn

ZİHİNSEL PROBLEMLER

Sene 2008. Tarih 27 Ekim Galatasaray, Eskişehir deplasmanında. Dakika 65, Galatasaray 2-1 önde. Bu dakikaya kadar Galatasaray gerçekten iyi oynuyor. Eskişehir'li oyuncunun attığı şut Ümit Karan 'a çarpıp gol oluyor ve ortalık yangın yerine dönüyor. Ümit Karan hem kendine, hem hakeme, hem de takım arkadaşlarına YALAN söyleyerek, topun kendisine çarpmadığını, kendi takım arkadaşlarına inandırıyor. Takım 5 dakika hakemle kavga ediyor ve tamamen kendi sinirlerini bozuyor. O dakikaya kadar çok iyi oynadığı maçı, o dakikadan sonra asabiyetten 2 pas yapamadan 4-2 kaybediyor. Sene 2010. Tarih 14 Ağustos. Galatasaray, Sivas deplasmanında. Dakika 42, Galatasaray 1-0 önde. Bu dakikaya kadar Galatasaray gerçekten iyi oynuyor. Sivasspor kimine göre faul kimine göre değil bir pozisyon kazanıyor. Tüm futbolcular, yedekler, teknik kadro ayakta, ortalık yangın yeri. Zaten duran toplarda konsantrasyon kaybı yaşayan takım, maçın en dikkatli olunması gereken, adrelanin ve yorgunluğun arttığı dev

5-1 ALDATMASIN

Deplasmanda alınan 5-1'lik galibiyet sevindirici gerçekten. Rakibin çok zayıf olması sebebiyle turdan ne kadar emin olsam da, ne yalan söyliyeyim Fenerbahçe'nin bir gün önce yaşadığı hezimetten ötürü içimde bir korku vardı. Korktuğumuz başımıza gelmedi. Hem Galatasaray, hem Beşiktaş zayıf rakiplerini yenerek yollarına devam ettiler. Dünkü maç sonrası yorumlar ve gazeteler beni çok şaşırttı ve korkuttu. Geçen sene oynanan filmi yeniden görüyor hissine kapıldım. Geçen senede Galatasaray sezona farklı skorlar alarak başlayıp, bırakın Türkiye ligini, Uefa liginin tek adayı olarak gösteriliyordu. Ama işin aslı 5 şut çekiyorsa 3 gol oluyor, rakibin attığı 5 şutun hiçbiri gol olmuyordu. Maç 3-0 bitince herkes Galatasaray'ı şişirip, "yaşasın total futbol" şarkıları söyleniyordu. Ama bana kalırsa Galatasaray geçen seneki ilk 6 galibiyetlik seride bile güzel futbol oynamıyordu. Zaten sonrasında da şans biraz rakibin yanına geçince olanları hep beraber izledik. Bana kalırsa

GALATASARAY ADETLERİ

Hiçbir zaman Özhan Canaydın'ın futbolcuları tek tek dizip el öptürmesini desteklemedim. Takım içindeki olması gerekn büyüğüne saygı kavramı yerine yerleştirilen aşırı "abicilik" kavramından nefret ettim. Ama yine de bize çocukluğunuzdan beri öğretilen bir Galatasaraylılık duruşu vardır. Galatasaray'ın ister oyuncusu olsun, ister taraftarı, ister yöneticisi. Kim kendisini artık Galatasaray camiasının ferdi olarak hissediyorsa, o kişi artık hareketlerine dikkat etmek zorundadır. İstersen dünyanın en iyi oyuncusu ol farketmez.Tanjuların, Koseckilerin, Ümit Karanların, Necati Ateşlerin takımdan kovulma sebebi budur. Eğer karşında Galatasaray başkanı varsa, ellerin cepte, lise arkadaşıyla konuşur gibi durmayacaksın. Bu fotoğrafı görünce gerçekten çok rahatsız oldum. Bir Mustafa Sarp 'ın duruşuna, bir de Çağlar Birinci 'nin duruşuna bakın lütfen. Adını anıp ruhunu çağırmak istemiyorum ama o ortamda Hakan Şükür olsaydı o futbolcu o şekilde başkanın yanında durmazd

GALATASARAY - OFK BELGRAD

Yeni bir sezon yine sancılarıyla başladı. Yaklaşık 2001 yılından beri Galatasaray'da klasikleşmiş olan yabancısız ve bol sakatlı sezon başlangıçlarına yeni birisi daha eklendi. Bu maçtaki kadroya en az kaleci dahil 5 oyuncunun gireceğini düşünürek mutluluk tablosu çizip içimizi rahatlatabiliriz hatta bu takıma Frank Rijkaard 'ın istediği transferler yapılmadı diyerek teknik direktörü haklı da çıkarabiliriz ama ben artık bardağın dolu tarafına bakmaktan çok sıkıldım. O yüzden ben bugün böyle yapmayacağım. Çünkü artık 1 senedir bu takımla birlikte olan, dünya markası Frank Rijkaard 'ın bu takıma gözle görülür birşeyler katmasını istiyorum. Frank Rijkaard 'ın en büyük sorunu kendisini veya taktiğini değiştirememe ve elinde ki malzemenin ne olduğunu anlayamamasıdır. Rijkaard 'ın anlayamadığı olay Türk futbolcuların 4-3-3 taktiğini oynayacak teknik ve fiziki kapasitede olmadıkları, işin kötüsü de ömür boyunca da olamayacaklarıdır. Türk futbolcular altyapılarında düzgü

HINCAL U"Ç"UÇ

Hıncal Uluç'u oldum olası sevmem. Bana göre ne futboldan anlar, ne de konuştuğu onca konudan. Herşeyden biraz bilir ama herşeyi çok bildiğini zanneder. Klasik bir kuyuya taş atan modeli vardır. Ülkemizde saçma yorum yaparak prim yapıldığı için bu gibi adamlar para kazanırlar. İşin kötüsü bunun gibi insanları taklit edenler bile yabancı dil öğrenmiş, üniversite okumuş, sabahın köründe işine giden insanlardan çok daha fazla para kazanır. Hıncal Uluç ve onun ekürilerinin Ttk yaptıkları bilmedikleri konu hakkında konuşmaktır, çünkü nasıl olsa Türkiye'nin %90'ı da konuyu bilmemektedir. Hıncal Uluç'un bugünkü yazısında, okudukça okuyasımın geldiği iki tane muhteşem bölüm var: 1) "Yiğit Şardan, ben gayet yakından biliyorum, tribünleri de yöneten bir güç Galatasaray'da ve liseli. Adnan Polat'a hem tribünden hem liseden destek sağlama gücüne sahip biri." Yiğit Şardan orta okula kadar Galatasaray lisesinde okumuş, lisede Robert Kolej'e geçip oradan mezun olm

GİTTİM, GÖRDÜM, NEFRET ETTİM, DÖNDÜM

Herkese göre taraftarı olduğu takım, dünyanın en büyük klübüdür. Ben sportif açıdan böyle bir düşünceye hiç girmedim ama Galatasaray'ın dünya üstünde bazı açılardan tek büyük olduğu konusunda herkesle iddiaya girebilirim. Örnek olarak, Dünya üstünde hiçbir büyük klüp veya büyük bir şirket bir ürün satarken - ki bu ürün şirketinizin en önemli gelirlerinden biriyken - müşterisine zorluk çıkarmaz. Zorluğu geçtim daha çok satılsın diye teşvik eder. Ama Galatasaray klübünü yönetenlerin böyle bir derdi yok, anladığım ve gördğüm manzara kadarıyla. Taraftarı olduğunuz klübü gerçekten seviyor ve benimsiyorsanız, herşeyden öte bir yerde konumlandırırsınız. Ne kadar eziyet çekseniz de sevginizden birşey eksilmez. Geçtiğimiz senelerde klüp ne kadar başarısız olduysa, siz daha şevkle kombine almak istersiniz. Bende böyle akıl yoksunu insanlardan biri olarak, her sene maçlara beraber gittiğim arkadaşlarımla, öğle tatillerimizi ayarlayıp, kombine biletimizi almak için Ali Sami Yen stadına doğru y

HARRY KEWELL

Başarılar gelir geçer, Asaletin bize yeter, Öyle şeyler yaşattın ki, Uğrunda ölmeye değer. Kalbimdekileri sinirlenmeden, kızmadan yazabilmek için; hayatımda ilk defa Galatasaray yöneticileri hakkında kötü konuşmamak için bir iki güne ihtiyacım var. Yukarıda yazanlar, kalbimden geçenlerin ufacık bir özetidir sadece.

YARIŞMACI ALTYAPI

Şu dakikalarda Galatasaray ve Fenerbahçe A2 takımları maç yapmakta. Bir haftadır Galatasaray'ın resmi internet sitesinde "Derbi heyecanı" başlığıyla maçın haberleri veriliyor. Maçta Emre Çolak ilk 11'de oynuyor. Maçın ilk yarısı biter bitmez, daha jpeg'i bile yükleyemeyecek kadar hızlı bir şekilde maç skoru veriliyor. Önemli mi bu kadar maçın sonucu? İşte bu zihniyettir, Türk futbolunu olduğu yere saplayan, hatta daha geri gitmesini sağlayan. Nedir altyapının amacı? Yetenekli gençleri bulup, işleyip, klübe minumum maliyetle iyi oyuncu kazandırmaktır. Yani altyapının esas görevi öğretmektir. Yeri geldiğinde ufacık bir öğreti için oynanılan maç 10-0 bile kaybedilmelidir. Sen ama başlarsan altyapıdaki çocuğu bu yaştan strese sokmaya, kazanmak zorunda olduklarını düşündürmeye, tabii ki o çocuklar stresten ne oynayacaklarını unuturlar.

ÖZLEM

Yorumsuz

KAPTANLAR VADİSİ

Yaşasın Türk futbol kamuoyu. Çünkü yeniden bir gencin sinirlerini ve psikolojisini bozmayı başardılar. Yeniden anladım ki bizim ülkemizden büyük adam çıkmaz, çıkartmazlar. Çünkü öyle bir kıskançlık, öyle bir zengin düşmanlığı vardır ki bu ülkede, biraz yetenek olarak aradan sıyrılan, eleştiri ve yalan oklarının hedefi olur. Sistem bellidir önce ailemizin çocuğu, sonra bilmem ne çocuğu. Çünkü ailenin çocuğuysa, herkesin o çocuğa herşeyi deme hakkı vardır Her yaptığı batar insanlara. Bir anda herkes şeref ve namus abidesi kesilir. En namussuz, en şımarık, en verimsiz insan, bir sene önce milletin zorla Kaf Dağının tepesine koyduğu insan olur. Yüzyıllardır yapılmıştır bu pislikler ve eminim ki her zaman da yapılacaktır. İnsanoğlunu hayvanlar aleminden ayıran özelliğidir konuşarak anlaşması. Hayvanların özelliğidir sadece ses çıkararak anlaşmayı denemeleri. Mesela foklar sevinince alkışlar, aynı insanların Arda Semih'e iki tane çakınca mutlu olup alkışladıkları gibi. İşin kötüsü fok ka

Arda Turan ve "Ruhsuz" Galatasaray'lı oyuncular

Kimilerine göre Galatasaray aylardır kötü oynuyor, kimilerine göre zaten hiç iyi oynamamıştı. Bu kötü gidişe sakatlıklar, sezona erken başlama, orta sahasızlık, oynanılabilirse dünyanın en güzel ama en zor taktiği, bireysel hatalar, yabancı transferlerin yumuşak oyun yapısı gibi sebepler sayabiliriz. Peki Galatasaray taraftarının puan kayıplarının baş sebebi olarak gösterdiği "ruhsuzluk" takımın bu halde olmasının başlıca sebebimidir, yoksa basındaki leşcilerin ve eski futbolcuların gazına mı gelinmiştir? Tek tek bakalım eleştirilenlere: Yabancılar Oyuncular: 1. Leo Franco'ya kötü kaleci dersiniz (ki bence öyle), zamanlama hatası yapıyor, defansını uyaramıyor dersiniz ama ruhsuz diyebilirmisiniz, maçları satıyor, gol yiyince üzülmüyor diyebilirmisiniz? Bence hayır.. 2. Elano'ya herkes ruhsuz, dünya kupası yüzünden oynamıyor diyor. Maçı televizyondan izleyince insanlara böyle gelebilir çünkü topun olmadığı yerleri göremiyorsunuz, maç sıkıcı olunca oyundan kopuyor, ma

BÜYÜK BEŞİKTAŞ, BÜYÜK MUSTAFA

Beşiktaş futbol takımı, Özhan Canaydın anısına antreman öncesi 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuyor. Fenerbahçe maçından önce, Galatasaray taraftarının bile saygı duruşunda adam gibi duracağına emin değilken, böyle bir jest yaptı Beşiktaşlı futbolcular. İnsan böyle rakibi olduğu için gurur duyuyor. Hepinize helal olsun demekten başka söz söylemeye gerek yok sanırım.

ESKİŞEHİR - GS = 2-1

Niyet ettim Galatasaray'ın anormalliklerine çözüm bulmaya; Mehmet Topal'ın bu güçsüz, inançsız, yumuşak ve pas yapamayan haliyle futbolu bırakıp hayır veya sanat işlerine başlamasını, yönetimin Tugay Kerimoğlu'nu altyapının başına değil de orta sahanın başına getirmesini diliyorum. Mehmet Topal'ın oynadığını gören, başta Mustafa Sarp olmak üzere, benim gibi futbolcu olabilecekken 8 sene lise, 5 sene üniversite okuyan, yabancı diller öğrenen, üstüne yurtdışına giden, buna rağmen düzgün maaş yerine "kusura bakma, şirketimizin elinden bu kadar geliyor" cevabını alan tüm Türk gençliğine sabır diliyorum. Kaleyle oyuncunun arasının 35 metre olmasına rağmen, şut fake'ine balet vari hareketlerle cevap veren Servet'i tebrik ediyor; yerine görevinin ne olduğunu bilen ve daha fazlasını yapmaya çalışmayan Emre Güngör oynayınca, basından arkadaşlarına ağlamasına devam etmesini temenni ediyorum. Keita'nın Afrikalı genlerinden kurtulup takım oyununa uymasını, ark

ABİTOĞLU İSTİFA

Hakemler hata yapıyorlar ve yapacaklardır da. Biz nasıl işimizde hata yapıyorsak, onlar da maç içinde hata yapabilirler. Ofsaytı görmeyebilirler, faulleri yanlış değerlendirebilirler, eli kaçırabilirler hatta çizigiyi geçmeyen topa gol bile verebilirler. Ama eğer yaptığının ismi "hata" olmaktan çıkıyorsa, o hakeme bir daha maç yönettirilmemelidir. Manisaspor-Fenerbahçe maçının 55'inci dakikasında Emre Belözoğlu kaleciyi geçiyor ve kendini yere bırakıyor. Hakem Mustafa Kamil Abitoğlu penaltıyı vermiyor hatta kart göstermeye oraya doğru yürüyor ama o an kafasından neler geçiyorsa kartı gösteremiyor. Tabiri caizse yemiyor. Ben bir futbol sever olarak o pozisyona penaltı verse daha az sinirlenirdim. Derdim ki "Açısı kötüydü, yanlış penaltı verdi". Ama o sarı kartı göstermemesinin affedilir yanı yok. Bu kadar açık bir eyyamın, şikeden farkı yok bana kalırsa. Dilerim ki böyle hakemlerden ligimiz çok acil olarak temizlenir, çünkü adaletin olmadığı yerde, güven ortamı d

GALATASARAY - ANTALYASPOR : 3-2

Galatasaray taraftarları, hem sakatlıkların çoğalması, hem başkanın açıklamaları, hem de rakip oyuncuların sertliğin dışına çıkan oyunları yüzünden epey gerginlerdi. Geçtiğimiz senelerde bu tarz gerginlikler takımın işine yarayabiliyordu ama bu sene tam tersi takımın zararına oluyor. Maçın birinci saniyesinde ve 60'ıncı saniyelerinde sert bir faul yaparak başladı Galatasaray. Sanki "artık bizde sert oynayacağız" der gibilerdi ama bu sertlik sadece maçın ilk 3 dakikasına kadar sürdü. Kimsenin dile getirmediği bu olay yani yumuşak oyun tarzı yüzünden Galatasaray aylardır (1.11.2009 Sivas maçından beri) Ali Sami Yen'de karşı takımı baskı altına alamıyor. Takımda kimse rakibine karşı sert ve hırslı oynamıyor. İleri uçtaki oyuncular çok kırılgan, topa girmeye korkan yapıda oyuncular. Onlara karşı sert oynanınca ya toptan uzaklaşıyorlar ya da ayarı tutturamayıp kırmızı kart görüyorlar. Yine de bir yere kadar forvet oyuncuların kırılganlığını anlayabiliriz. Ama takımda defan

"SPORUN EKONOMİK VE SOSYAL HAYATA ETKİLERİ, KURUMSALLIK" SEMİNERİ

"Galatasaraylılar Derneği ve Galatasaray Üniversitesi Mezunları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği ve Galatasaray Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirilecek “Sporun ekonomik ve sosyal hayata etkileri, kurumsallık ve denetimi” konulu panel 13 Şubat 2010 Cumartesi günü saat 15.00’te üniversitemizin Aydın Doğan Salonu’nda gerçekleşecektir. Tema konuşmacısı olarak Ekonomi’den sorumlu eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Nazım Ekren’in katılacağı panelin programı aşağıdadır. Yer: Galatasaray Üniversitesi Aydın Doğan Salonu Tarih: 13 Şubat 2010 Cumartesi Saat: 15.00 Program: Açılış Konuşmaları: -Galatasaray Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Dr. Etem Tolga -TFF Başkanı Sn. Mahmut ÖZGENER Tema Konuşmacısı: -Prof. Dr. Nazım EKREN (Akademisyen/İstanbul Milletvekili) Panel Konuşmacıları: Oturum Başkanı: Eşref Hamamcıoğlu (CEO / GSK yönetim kurulu mali işlerden sorumlu eski üyesi) - Dr. Işın Çelebi (Eski Bakan ve GSK Yönetim Kurulu üyesi) - Prof. Dr. Emre ALKİN: “Sporda Kurumsallık ve Kulüplerin STK

HAYVANAT BAHÇESİ

Maçlarda, rakip takımdan insanların da bu işten para kazandığını unutan, ağzından köpükler çıkarak rakibini tekmeleyen ama kamera görünce bir anda çiçek kız Candy modeliyle "Aile Kasabı" lafına içerleyen Türk oyuncuların fotoğraf albümünü ele geçirdim. Bakınız arkadaşlar futbol değil de ne oynuyor, siz cevap verin. Sen misin Türk futbolunun yıldızı!!! Sen misin Socceroo'ların kaptanı!!! Sen misin çalımlarla Türk futbolunu güzelleştiren!!! Sen misin 6 senedir istikrarla sakatlanmadan oynayan!!! Sadece bu fotoğrafları bulabildiğim için bunları koyabildim, yoksa daha Alex'e, Kewell'a, Bobo'ya, Colman'a atılan acımasız ne tekmeler var. Sert oynamakla ahlaksızlığı ve hayvanlığı karıştıran defans oyuncuları çoğunlukta ülkemizde. Ama yine de bir bakıma şanslıyız. Ülkemizde Amerika'da ki gibi fazla sayıda hayvanat bahçesi bulunmamasına rağmen, aç 3 büyüklerin maçlarını. Kesin çıkar türü daha keşfedilmemiş hayvanlar.

KÖYÜN AKILLISI

Bilgin Gökberk'de, kendisinin de dediği gibi bir "köyün delisi" modeli var ne yalan söyleyeyim. Doğruları yazan insanların genelde sevilmediği, hatta günümüzde hapislerde yattığı ülkemizde, nadir bulunan spor yazarlarından kendisi. Şahsen, kendisinin yazılarını beğenirim. Karşı çıktığım konularda mail atarım. Çoğu gazetecinin aksine maillere cevap verir, hatta önemli konularda cep telefonunu bile vermekten çekinmez. Fanatiği olduğum "Four-Four-Two" dergisinin bu ay ki sayısında, "Ne Dediler" bölümünde Bilgin Gökberk'in de bir sözü vardı. Demiş ki Bilgin Gökberk :" Bizim kariyerimiz iki sene Akşam, dört sene Tercüman, üç sene Fotogol. Senin eleştirdiğin adamsa sekiz sene AC Milan, beş sene Barcelona, iki sene Hollanda...". Frank Rijkaard eleştirilmeyecek diye bir olay yok ama eleştiren insan önce aynaya bakmalı. Saygıyla alkışlıyorum Bilgin Abiyi.

VANCOUVER 2010

4 senelik bir aradan sonra, benim için her zaman yaz olimpiyatlarından daha eğlenceli olan kış olimpiyatları Vancouver 2010 başlamak üzere. Bu ayın 12'sinde 22'inci Kış Olimpiyatları başlıyor. Şubat'ın 12 sinde açılış seromonisiyle başlayacak olan Vancouver Kış Olimpiyatları, tam 16 gün sürecek ve olimpiyat ateşi 28 Şubata kadar Vancouver'da yanmaya devam edecek. Olimpiyatları almak için Güney Kore'nin Pyeong Chang ve Avusturya'nın Salzburg kentiyle yarışan Vancouver, kenti iki turlu seçim sayesinde kış olimpiyatlarını düzenlemeye hak kazandı. Seçim sisteminde ilk turda ilk iki sırayı alan ülkeler son turda bir daha oylamaya katılıyor. İlk turda Güney Kore'nin 51, Vancouver'ın 40 oy almasına rağmen, Vancouver 56, Pyeong Chang 53 oy aldı ve kazanan Vancouver oldu. Vancouver, Kanada'nın batısında bulunup ülkenin 3'üncü büyük şehridir. Kanada'nın 3'üncü büyük şehrinin nüfusunun 2,2 milyon olduğunu ve nüfus çokluğunu marifet sayan başbakanım