Ülkemizde benim gibi menajerlik oyunu hastalarının deyimiyle DMC yani defansif orta sahalar, takımlarının can damarı olmasına rağmen sevilmezler. Çünkü bizim ülkemizde, futbol kültürü olmadığı, hatta çoğunluğun futbolu sevmemesinden dolayı maçlarda sadece topun olduğu yere bakılır. Tek pas yapan İliç gibi adamları, topsuz oyunda dünyada ilk 10'a koyacağınız Linderoth gibi oyuncuları sevilmez, emeklerine saygı gösterilmez.. Ülkemizde sirk maymunları sevilir, maçlarda rakip uzaktayken topu sektiren Lincoln gibiler veya Kader Keita gibi takım oyunu yerine 5 kişinin arasına girenler sevilir, onların adına şarkılar söylenir. Bunun sebebi çok temeldedir, tamamen altyapı eksikliğidir. Türkiye'de ekonomik ve politik sebeplerden ve vizyonsuzluktan dolayı spor altyapısı gibi birşeyden bahsedmeyiz. Mahallelerimizde futbol sahaları gibi birşey olmadığından çoğumuz futbolu arabalar arasında ara sokaklarda öğrendik. Dar ve kısa sokaklarda öğrenilen futbol sonucu, Türkiye'de futbol oynamış insanların biraz kabiliyetlisi 10 numara, daha az kabiliyetlisi defansın göbeği, en kabiliyetsizi de kaleci olur. Kimse hayatında ne bek, ne kanat, ne de gerçek anlamda orta saha oynamıştır. Bu yüzden ülkemizde çok az kişi topsuz oyunu, kademe anlayışını bilir.
Buna bağlı olarak ülkemizde, benim çok güvenmemin aksine Lorik Çana sevilmez, sevilmeyecektir de. Marsilya'da, Sunderland'de kaptanlık yapmış, Arsenal'in yıllarca peşinde koştuğu insan, sene sonunda teneke bağlanıp yollanacaktır. Lorik Çana'nın performansını nasıl yükseltebiliriz diye kimse düşünmez. Kimse düşünmez Sergio Busquets'in nasıl olur da Yaya Toure'yi kestiğini. Beşiktaş'tan kovulan Edouard Cissé'nin Marsilya'da ki ilk sezonunda şampiyon olmasını kimse aklının ucuna bile getirmez. Kendi takımlarınının en önemli bölgesinde görev alan Michael Carrick, Alexander Song, Flamini gibi oyuncular Türkiye'ye gelse onuncu hafta haklarında söylenmeyecek söz kalmaz. Esasında insanlar haklı da olabilir. Çünkü ülke kültürümüz böyle bizim. Yönetimler Carrick'i alıp yanına Mustafa Sarp'ı, Selçuk'u, Uğur İnceman'ı koyar ama suç Carrick'de olur. Kimse gerçek suçlunun, yapılan transferin performansını arttıracak birşey yapmayan veya takım kurgusunu düşünmeden transfer yapan yönetimler olduğunu düşünmez.
Bu bağlamda Lorik Çana Galatasaray'ın Sergio Busquets'idir. Yanına koyucak kendi Xavi ve İniesta'sını bulamazsan, Çana transferinin bir anlamı kalmaz. Boşuna Çana'yı da zor duruma sokarsın. Boş yere tepkiler yükselir, tepkiler yükseldikçe görevi olmayan işleri yapmaya kalkar ve bunun sonucunda hatalar yapmaya başlar. Ve bir Türkiye'de çevrilen bir DMC filminin daha sonu mutlu bitmez.
Buna bağlı olarak ülkemizde, benim çok güvenmemin aksine Lorik Çana sevilmez, sevilmeyecektir de. Marsilya'da, Sunderland'de kaptanlık yapmış, Arsenal'in yıllarca peşinde koştuğu insan, sene sonunda teneke bağlanıp yollanacaktır. Lorik Çana'nın performansını nasıl yükseltebiliriz diye kimse düşünmez. Kimse düşünmez Sergio Busquets'in nasıl olur da Yaya Toure'yi kestiğini. Beşiktaş'tan kovulan Edouard Cissé'nin Marsilya'da ki ilk sezonunda şampiyon olmasını kimse aklının ucuna bile getirmez. Kendi takımlarınının en önemli bölgesinde görev alan Michael Carrick, Alexander Song, Flamini gibi oyuncular Türkiye'ye gelse onuncu hafta haklarında söylenmeyecek söz kalmaz. Esasında insanlar haklı da olabilir. Çünkü ülke kültürümüz böyle bizim. Yönetimler Carrick'i alıp yanına Mustafa Sarp'ı, Selçuk'u, Uğur İnceman'ı koyar ama suç Carrick'de olur. Kimse gerçek suçlunun, yapılan transferin performansını arttıracak birşey yapmayan veya takım kurgusunu düşünmeden transfer yapan yönetimler olduğunu düşünmez.
Bu bağlamda Lorik Çana Galatasaray'ın Sergio Busquets'idir. Yanına koyucak kendi Xavi ve İniesta'sını bulamazsan, Çana transferinin bir anlamı kalmaz. Boşuna Çana'yı da zor duruma sokarsın. Boş yere tepkiler yükselir, tepkiler yükseldikçe görevi olmayan işleri yapmaya kalkar ve bunun sonucunda hatalar yapmaya başlar. Ve bir Türkiye'de çevrilen bir DMC filminin daha sonu mutlu bitmez.
Yorumlar
Yorum Gönder