
Bu açıklamalar okuyunca ister istemez aklıma ilk olarak Hakan Şükür geliyor. Türk futbolunun en önemli yıldızıyken Fatih Terim'le yaptığı araba kavgası, Ersun Yanal'la yaptığı ısınma kavgası, gol attıktan sonra Feldkamp'ın yüzüne bakmadan 16 yaşında çocuklara sarılması ve sanki Galatasaray'a 2003'te döndüğünde leblebi gibi gol atmışçasına "ben Elano ve Keita'yla oynasam çok gol atardım" gibi demeçleriyle Baros'u eletirmeleri aklımdan çıkmıyor. Saha içindeki başarıları baz alırsak Türkiye'nin Raul'u da Hakan Şükür'dür. Ama karakteri baz alırsak Hakan Şükür'ü Erol Büyükburç'la karşılaştırmak daha mümkün olacaktır. Klubün altın anahtarı verilmediği için "haklı" olarak kızgın olan Hakan Şükür, verilen klüp üyeliğini de beğenmeyip direk futbol şubesinin kendisine bağlanmasını istiyordu herhalde.
Ne Güzel demiş Raul "görevimi ve rolümü biliyorum" diye. Esasında ne kadar kolaydı onun için, zaten eleştirilen teknik direktörünü alevlere atmak. Ama yapmıyor, çünkü geçmişte yaptıklarının özelliğini ve güzelliğini biliyor, taşıdığı formanın ağırlığını biliyor. Umarım ki Arda Turan kaptan ve karakter olarak rol model olarak kendine Raul'ü, Steven Gerrard'ı alır. Yoksa kılavuzunu karga olarak seçerse, sonu malum.
Yorumlar
Yorum Gönder