Real Madrid'de 1994'te başladığı profesyonel futbolculuk kariyerini, bugüne kadar aynı kulüpte sürdüren, istatistiklere göre dünyanın en büyük golcülerinden biri olan 32 yaşındaki Raul, kaptan olmanın yaşla veya kıdemle olmayacağını, hatta kaptan doğulacağını verdiği röportajda herkese gösterdi. Bu sezon La Liga'da 7, Şampiyonlar Ligi'nde de 3 maçta ilk 11'de forma giyebilen Raul ''3 aydır az oynuyorum ve bugünlerin geleceği belliydi. Geçen hafta sonu Riazor'daki Deportivo maçında birkaç dakika oynayabildiğim için memnunum. 17 yaşından beri çok açık bir kariyerim var. Bu zamana kadar yaptıklarımdan gururlu ve memnunum. Yedekte oturmama çok da önem vermemek gerek. Teknik direktör ile çok iyi ilişkim var ve görevimi ve rolümü biliyorum.'' diye açıklamalarda bulundu.
Bu açıklamalar okuyunca ister istemez aklıma ilk olarak Hakan Şükür geliyor. Türk futbolunun en önemli yıldızıyken Fatih Terim'le yaptığı araba kavgası, Ersun Yanal'la yaptığı ısınma kavgası, gol attıktan sonra Feldkamp'ın yüzüne bakmadan 16 yaşında çocuklara sarılması ve sanki Galatasaray'a 2003'te döndüğünde leblebi gibi gol atmışçasına "ben Elano ve Keita'yla oynasam çok gol atardım" gibi demeçleriyle Baros'u eletirmeleri aklımdan çıkmıyor. Saha içindeki başarıları baz alırsak Türkiye'nin Raul'u da Hakan Şükür'dür. Ama karakteri baz alırsak Hakan Şükür'ü Erol Büyükburç'la karşılaştırmak daha mümkün olacaktır. Klubün altın anahtarı verilmediği için "haklı" olarak kızgın olan Hakan Şükür, verilen klüp üyeliğini de beğenmeyip direk futbol şubesinin kendisine bağlanmasını istiyordu herhalde.
Ne Güzel demiş Raul "görevimi ve rolümü biliyorum" diye. Esasında ne kadar kolaydı onun için, zaten eleştirilen teknik direktörünü alevlere atmak. Ama yapmıyor, çünkü geçmişte yaptıklarının özelliğini ve güzelliğini biliyor, taşıdığı formanın ağırlığını biliyor. Umarım ki Arda Turan kaptan ve karakter olarak rol model olarak kendine Raul'ü, Steven Gerrard'ı alır. Yoksa kılavuzunu karga olarak seçerse, sonu malum.
Bu açıklamalar okuyunca ister istemez aklıma ilk olarak Hakan Şükür geliyor. Türk futbolunun en önemli yıldızıyken Fatih Terim'le yaptığı araba kavgası, Ersun Yanal'la yaptığı ısınma kavgası, gol attıktan sonra Feldkamp'ın yüzüne bakmadan 16 yaşında çocuklara sarılması ve sanki Galatasaray'a 2003'te döndüğünde leblebi gibi gol atmışçasına "ben Elano ve Keita'yla oynasam çok gol atardım" gibi demeçleriyle Baros'u eletirmeleri aklımdan çıkmıyor. Saha içindeki başarıları baz alırsak Türkiye'nin Raul'u da Hakan Şükür'dür. Ama karakteri baz alırsak Hakan Şükür'ü Erol Büyükburç'la karşılaştırmak daha mümkün olacaktır. Klubün altın anahtarı verilmediği için "haklı" olarak kızgın olan Hakan Şükür, verilen klüp üyeliğini de beğenmeyip direk futbol şubesinin kendisine bağlanmasını istiyordu herhalde.
Ne Güzel demiş Raul "görevimi ve rolümü biliyorum" diye. Esasında ne kadar kolaydı onun için, zaten eleştirilen teknik direktörünü alevlere atmak. Ama yapmıyor, çünkü geçmişte yaptıklarının özelliğini ve güzelliğini biliyor, taşıdığı formanın ağırlığını biliyor. Umarım ki Arda Turan kaptan ve karakter olarak rol model olarak kendine Raul'ü, Steven Gerrard'ı alır. Yoksa kılavuzunu karga olarak seçerse, sonu malum.
Yorumlar
Yorum Gönder